Dersaadet: Saadet Kapısı İstanbul - Adolphe Thalasso

 

Kitabın Orijinal Adı: Déri Se’adet ou Stamboul: Porte du Bonheur

Haz. Ömer Faruk Şerifoğlu.

Fransızcadan Türkçeye Çeviren: Öykü Terzioğlu 

Fransızcadan İngilizceye Çeviren: Öykü Terzioğlu ve Fatma Doğuş Özdemir

  İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş., 2010. 

 

 

 

 

Bir Şehrin Hayatı 

Sennur Sezer (12 Mart 2010, Radikal Kitap)

 

 

Paris'teki basımından yüz yıl sonra ilk kez Türkçeye çevirilen 'Dersaadet', Türklerin hayatından sahneler anlatıyor. Adolphe Thalasso'nun metinlerine Fausto Zonaro'nun 49 resmi eşlik ediyor.
 
Dersaadet’in otuz dokuz adı daha varmış derler, biri İstanbul. Bir şehir Dersaadet yani Mutluluk Kapısı adını taşıdı mı bin bir gece anlatılacak masalı vardır mutlaka ve bin bir yazarı. Bu bin bir yazı hiç resimsiz olur mu?
 
İstanbul denildi mi (bir benzersiz şehir değilse de) benzersiz bir düş dünyası gelir bilmeyenin aklına. Her gürültüsü, her yıkıntısı bile bir masal saklasın diye beklenir sanki. Kolay mı ardında koca iki imparatorluk. (Bizans, Osmanlı) ve her ikisine de teslim olmamış binlerce yıl önce doğmuş bir söylence ülke bırakmış bir şehir olmak. Bu söylenceleri besleyen bu şehrin bir liman kenti olmasıdır kuşkusuz. Nice halk, nice ulus, nice inanç yan yana. Bilinen bilinmeyen nice duvardaki, hani gizli yıkıntılarda en benzersizleri bulunan, mozaikler gibi cam ile altın çakıl ile yakut kucak kucağa. Hangisi değerli hangisi sıradan hesap edilemez, değerleri yanyanalığında olan bir çeşitlilik.
İstanbul’un güzelliğini anlatmak ya da anlatanları eleştirmek benim işim değil, ama bu şehri anlatmaya kalkan hep halklarını anlatmaya çalışmış. Hele Osmanlı’nın ülkesinde yaşayıp da büyük çoğunluk olan Müslümanların kimi eşiklerini aşması yasak olanlar onların yaşayışı, kadınları, duaları için hülyalı masallar yazmışlar. Bugün kimilerini tanıklık sayıyoruz. Kimilerinin inanılmaz yanılgılarına gülüyoruz, yıllar önce bu tür yanılgıları Gizli Mabet’iyle ‘tiye alan’ Ömer Seyfettin’le. Ne var ki dönemi yansıtan resimlerden cayamıyoruz.
 
İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nin Kültür A.Ş’inin Kültür dizisindeki yeni kitabı Dersaadet-Saadet Kapısı İstanbul’u gördüğümde bu düşüncelerle bir süre cildin özenli kapağını açmaya cesaret edemedim. Altbaşlığı ‘Türklerin Hayatından Sahneler’ olan Dersaadet Adolphe Thalasso ve Fausto Zonaro’nun imzalarını taşıyor. Adolphe Thalasso’nun yazıp, Osmanlı Saray Ressamı Fausto Zonaro’nun resimlediği bu kitabın aslı 1908 yılında Paris’te çok özel tekniklerle, J. Dumoulin tarafından 300 adet basılmış: Der i Seadet ou Stamboul: Porte du Bonheur [Dersaadet: Saadet Kapısı İstanbul]. Metni Fransızcadan Türkçeye Öykü Terzioğlu çevirmiş. Ömer Faruk Şerifoğlu yayıma hazırlamış. Türkçe İngilizce basılan Sanat A.Ş. baskısında Fransızca’dan İngilizceye çeviriyi yapanlar da Öykü Terzioğlu, Fatma Doğuş Özdemir.
 
Modern bir mesnevi
 
Toplam yirmi kadar metinden oluşan kitap, ‘Şehir ve Hayat’, ‘Kadın’ ve ‘Aşk’ başlıklarıyla üç bölüme ayrılmış . Thalasso’nun metnine Zonaro’nun 49 resmi eşlik ediyor.
 
Adolphe Thalasso Venedik kökenli İstanbullu bir Levanten. 1870’lerden 1919’da ölümüne kadar İstanbul ve Paris arasında gidip-gelerek yaşamış. Osmanlı ülkesinde Namık Kemal’den Abdülmecid Efendi’ye Fransa’da sanat çevrelerinden dostlukları olmuş ama belki de, her sanatçıda biraz görülen başıboş yaşamı yüzünden her iki ülkede de ‘yabancı’ sayılmış. Bu yazarın bizim için önemi 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında İstanbul kentinin sanat ve kültür yaşamının birinci elden tanığı oluşu. Sahibi ve yayın yönetmeni olarak, 1885-1886’da La Revue Orientale adıyla yayımladığı, (Ebuzziya Tevfik, Namık Kemal, Recaizade Ekrem ve Rıza Tevfik’in da yazarlarından olduğu ) sanat ve edebiyat dergisi dönem İstanbul’unun entelektüel ortamını yansıtır. 1905’te n itibaren Paris’te çıkardığı L’Art et les Artistes dergisi de (başta İstanbul olmak üzere ) Osmanlı coğrafyasından sanat haberleri vermeye özen gösterir. Thalasso’nun 1910’da yayımlanan L’Art Otoman [Osmanlı Sanatı] da Türkiye’de resim sanatına dair ilk kaynaklardan biri sayılır. (Bu kitap, geçen yıl Kültür A.Ş. tarafından yayımlanmış ). Fausto Zonaro, (1854-1929) resme merak salan bir duvarcı ustası. 1891 yılında geldiği İstanbul’da rastlantılarla saray ve sanat çevresine girmiş ve yaptığı tabloların beğenilmesi yüzünden ‘Ressam-ı Hazret-i Şehriyari’ yani ‘Saray Ressamı’ sanını kazanmış. Abdülhamit’in tahtan indirilmesinden sonra İstanbul’dan ayrılmak zorunda kalmış.
 
Fausto Zonaro’nun kitaptaki resimleri arasında bu kitap için özel olarak yapılanlar da bilinen resimlerin den detay ya da bire bir yapılmış çalışmalar da yer alıyor. Orjinalleri bugün Fransa’da özel koleksiyonda bulunan bu resimlerden çekilen fotoğraflar, Dersaadet ‘in yeni baskısındaki görsel malzeme olarak kullanılmış.
 
Dersaadet orjinalinden sayfalar da içeriyor. Türkçesinde de yer alan dua bölümü, Thalasso’nun Divanlara öykündüğünün kanıtı. Modern bir mesnevi/öyküler kitabı sayılabilir Dersaadet. Kitapta anlamı az bilinen sözcükler için (barka, kuğurmak) ya da dinsel göndermeler için notlar konmuş. Ancak ya yazarın İslam tarihi için yeterli bilgisi olmadığı düşünülmediğinden ya da kitabın aslına uygunluk isteği ağır bastığından kimi ayrıntılara düzeltme notu ihmal edilmiş. Terk Edilen adlı öyküde Melek “Peygamberin, Medine civarında haksız yere suçlanan karısı Hatice kadar masumum ben” der. Bu Peygamber eşi elbette Ayşe olmalı. Boşanma ve zina için yazılacak notlar kuşkusuz gereksizdir, ama öykünün bütünün Osmanlı yaşamına değilse de yasalarına tanık sayılması da sanırım zordur. Daha önce demiştim, Dersaadet’in otuz dokuz adı vardır ve bin bir anlatıcısı...
 
DERSAADET
Saadet Kapısı İstanbul
Adolphe Thalasso, Fausto Zonaro 
Hazırlayan: Ömer Faruk Şerifoğlu, 
Öykü Terzioğlu, Fatma Doğuş Özdemir
Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş, 
2010, 170 sayfa, 80 TL.

 

 

 

Thalasso ve Zonaro'ya Göre Dersaadet 

Beşir Ayvazoğlu (4 Mart 2010, Zaman)

 

 

Adolpho Thalasso, İstanbul'da doğup büyümüş olmakla beraber asıl eğitimini Paris'te almış bir Levanten...
 
On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısıyla yirminci yüzyıl başlarında -Ömer Faruk Şerifoğlu'nun ifadesiyle- "İstanbul-Paris arasında gidip gelmeli bir hayat yaşayan" ve Osmanlı'da resim, müzik, tiyatro konularında yazıp çizen bu ilgi çekici adam, Fausto Zonaro'nun da yakın arkadaşıymış. Dostları arasında, Paris'te Victor Hugo ve Sarah Bernhardt, İstanbul'da Namık Kemal ve Veliahd Abdülmecid Efendi gibi önemli şahsiyetler var. 1885 yılında yayımlamaya başladığı Le Revue Orientale, dönemin sanat ve edebiyat ortamını çok iyi yansıtan bir dergidir. Namık Kemal, Ebüzziya Tevfik, Recaizade Mahmud Ekrem ve Rıza Tevfik, bu derginin yazarları arasında yer almışlar.
 
İstanbul ve Paris sanat çevrelerinde yer edinmiş, tanınan, sevilen, fakat aslına bakılırsa iki başkentte de "yabancı" olarak görülen bir şair ve yazardan söz ediyorum.
 
Bohem hayatı yüzünden son yıllarında yoksulluk ve yalnızlığa sürüklenen Thalasso'nun üç önemli kitabı var. 1906'da yayımlanan Les Premiers Salons de Peainture de Konstantinople (İstanbul'un İlk Resim Salonları), 1908'de yayımlanan Déri Sé'adet ou Stamboul: Porte du Bonheur (Dersaadet: Saadet Kapısı İstanbul) ve tarihsiz L'Art Otoman (Osmanlı Sanatı).
 
Paris'te basılan Déri Sé'adet, "Ressam-ı Hazret-i Şehriyarî" Fausto Zonaro' resimlenmiş bir kitap olduğu için ayrı bir önem taşıyor. Özel olarak sadece üç yüz adet basılan ve numaralanan kitapta, Thalasso'nun "Şehir ve Hayat", "Kadın" ve "Aşk" ana başlıkları altında biri araya getirdiği yirmi dört yazısına Zonaro'nun kırk dokuz yazısı eşlik ediyor. Yazılar da, resimler de nefis...
 
Thalasso, kitabına manzum bir "Dua" ile başlıyor:
 
"Ey İstanbul, Sultanlar Şehri! Ey İstanbul, Saadet Kapısı! Sen Altın Boynuz'a asılmış anahtarıyla Hem Avrupa'ya, hem Asya'ya açılan ve iki kanadı Boğaziçi'nin yakaları olan Saadet Kapısı'sın. Övgüler olsun sana! Sen, Allah'ın iki dünyaya birlikte bastığı mühürsün! (...) Ey İstanbul! Selam olsun sana! Sana hürmet eder ve gönül veririm! Camilerine ve minarelerine, tutkunum namaza davet eden müezzinlerinin sesine, ve tutkunum senin dar sokaklarına, haremlerinin tel kafeslerine, ve halkına, ilahiler ve ışıklarla dolu mesut günlerine. Seni Yaradan'a hamdolsun! O ki seni bize kaostan getirmiş! Amin."
 
Duayı, Zonaro'nun tarihî yarımadayı güneş doğarken tasvir ettiği tablosu ve Thalasso'nun "Gündoğumunda İstanbul" başlıklı yazısı takip ediyor. Sonra Zonaro'dan İstanbul'un dinî ve tasavvufî hayatını yansıtan üç figüratif resim (mesela Ney Üfleyen Mevlevi) ve Thalasso'dan "Sabah Ezanı"... Ardından eski İstanbul'un balıkçıları, tulumbacıları, arzuhalcileri, seyyar berberleri vb. resmigeçide başlıyor ve Ramazanı, bayramı, hıdrellezi, bayram yerleri, kahveleri, çarşıları, dar sokakları, ahşap evleri, hanları, hamamları, çarşılarıyla bütün bir İstanbul hayatı canlanıyor.
 
Zonaro'nun fırçası da Thalasso'nun kalemi de oryantalizmden büsbütün arınmış değil; ancak uyduruk bir "doğu"yu, hayalî bir "İstanbul"u değil, içinde nefes alıp verdikleri, aşk derecesinde sevdikleri, kendilerini bir parçası hissettikleri şehri anlatıyorlar. Ömer Faruk Şerifoğlu, Thalasso'nun oryantalizm eleştirisi niteliğini taşıyan şu cümlelerini naklediyor:
 
"Birçok ressam, iyi niyetle kadınların başlarına başörtüsü, erkeklere sarık oturtmakla ve Doğu manzaralarına sivri minareler iliştirmekle Türk sanatı yaptıklarını zannetmektedirler (...) Bu tablolarda resmedilenler, Türklerin ülkesi olan Türkiye değildir. Türkiye'yi resimleyebilmek için, gün ağarırken pembeleşen ufku, yakıcı öğle vakitlerini, altın gün ışımasını ve güneşin batışını, uzun yıllar orada yaşamak gerekir. Onun ışığını, gölgelerinin, örf ve geleneklerini ve kendine özgü halkının ruhunu hissetmek ve anlatmak gerekir."
 
Evet, bu güzel kitap Fransızcadan Türkçeye Öykü Terzioğlu, İngilizceye Öykü Terzioğlu ve Fatma Doğuş Özdemir tarafından tercüme edildi. Ömer Faruk Şerifoğlu'nun yayına hazırladığı, 2009 sonlarında Kültür AŞ tarafından yayımlanan kitap, cildi, kâğıdı ve baskısıyla da göz dolduruyor. Şerifoğlu'nun giriş mahiyetinde yazdığı "Adolpho Thalasso ve Déri Sé'adet'i" başlıklı yazı, hayatı hakkında çok az bilgiye sahip olduğumuz Thalasso hakkında bugüne kadar yazılmış en kapsamlı metin.
 
Daha önce de aynı yazarın Osmanlı Sanatı: Türkiye'nin Ressamları (2008) adlı eserini yayına hazırlayan bu çalışkan ekibi tebrik ediyor, iki kitabı da İstanbul tutkunlarına ve sanatseverlere hararetle tavsiye ediyorum.